Yeniden yine Ramazan ayına kavuşmanın sevinç ve mutluluğunu yaşıyoruz.


Yeniden yine Ramazan ayına kavuşmanın sevinç ve mutluluğunu yaşıyoruz.

Üç ayların başından itibaren yani recep ve şaban aylarında Peygamberimizin bize öğrettiği bir duayı dillerimizden hiç düşürmedik ve dedik ki; ’’Ey Rabbim recep ve şaban ayını bizim için hayırlara vesile eyle ve bizi ramazana ulaştır’’.

Görüyoruz ki Allah dualarımızı kabul etti ve bizi ramazana ulaştırdı. Yüce Rabbimize şükrediyor ve Peygamberimize salat ve selam ediyoruz. Allah Ramazan ayında engin rahmet ve mağfiretini insanlar üzerine sağanak bir şekilde yağdırmakta, rızık ve şifa kapılarını sonuna kadar açarak biz inanan kullarını sonsuz ikramlarına davet etmektedir.

Ramazan ayı, insanın iç dünyasına yapacağı yolculuğun en ideal zamanıdır, nefsi terbiye, ruhu tezkiye ve şeytanları tasfiye zamanıdır. Yine Ramazan ayı, Allah’ın mümin kullarına açtığı manevi bir kredidir. Bizlere düşen görev bu manevi krediyi gittikçe artan bir sermayeye dönüştürmek ve çoraklaşan gönüllerimizi onunla yeşertmektir.

Ramazan, insanın nefis ve şeytan ile mücadelesinin zirveye ulaştığı ve bu mücadeleyi insanın kazanması nedeniyle nice sevap ve mükafatlara ulaştığı önemli bir kazanç mevsimidir. Peygamberimizin ifadesiyle Ramazan; ’’evveli rahmet, ortası mağfiret sonu da cehennem ateşinden kurtuluştur.’’ Günümüz dünyasında her şey değişiyor, zaman ve insan ama ramazanın evrenselliği, güzelliği, insanlar üzerinde bıraktığı olumlu izlenim hiç değişmiyor.

Ramazan ayı, kendimizi eğiteceğimiz, dönüştüreceğimiz, geleceğe dair umut ve planlarımızı gözden geçireceğimiz yoğunlaştırılmış bir okuldur, öyle bir okul ki; öğretmeni Hz. Muhammed, ders kitabı Kur’an-ı Kerim, öğrencisi müminler ve mezuniyet günü de bayram olan bir okul. Ramazan, Allah’ın belirlediği bir gündemdir.

Daha düne kadar insanlığın gündeminde farklı konular vardı ama şimdi özellikle İslam dünyasının gündeminde oruç var, zekat fitre fidye var, Kur’an var, teravih var, iftar sahur var, yardımlaşma ve dayanışma var, insani değerlerimizi bize hatırlatan birbirinden kıymetli
ilkeler var, ahiret hayatı düşüncesi var, bu dünyada yaptıklarımızın ahiret hayatında hesabının sorulacağı düşüncesinin daha yoğun yaşanacağı bir mevsim var. Ahiret insanın öz yurdu, dünya ise geçici meskenimiz, imtihan olduğumuz sınav kağıdımızdır. Yüce Allah insanı başı boş bırakmamış, ilk insandan itibaren elçiler göndererek hakkı ve hakikati bildirmiştir.

Bu hakikatlerin başında hiç şüphesiz tevhid, hemen ardından da ahiret inancı gelmektedir. İnsanoğlu bu dünyadaki anlam arayışında ölüm gerçeğiyle yüzleşir ve ölüme yüklediği anlam üzerinden hayata karışır. Öznesi olduğu yeryüzünde bir gün yaşamın sona ereceğinin farkındadır. Fanilik acziyetinin karşısına sonsuz hayatın yani ahiret hayatının tesellisini koyar. Hayat boyu nice haksızlıklarla, zorluklarla mücadele ederken adaletin er geç tecelli edeceğini ve hayatın bu dünya ile sınırlı olmadığını bilir. İslam dininin inanç esasları içerisinde yer alan ahiret inancı, İslam’ın kabullenilmesinde, emir ve yasaklarının yerine getirilmesinde ve ahlaki buyruklarının yerine getirilmesinde çok önemli bir yaptırım gücüne sahiptir. İslam inancına göre dünya hayatı, ahiret hayatının kazanılması için bir hazırlık ve imtihan yeridir. İnsanlar, Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak ve iyi işler yaparak ahiret hayatında ebedi mutluluğu kazanmayı hedeflemelidirler.

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünyanın, ahiretin tarlası olduğunu bildirmiştir. Ölümü ve ahiret hayatını hatırından hiç çıkarmayan mümin dünyayı aşırı sevmez, dünya nimetlerinden istifade ederken de her zaman sabırlı kanaatkar olur, başına gelebilecek bela ve musibetlere sabretmesini bilir, bunlar karşısında sabırsızlık etmez ve isyana da düşmez. Ramazanı bu derece değerli yapan birbirinden kıymetli özellikler var. Ramazanın bu değerlerinden birisi hiç şüphesiz oruçtur. Yüce Rabbimiz Bakara Süresinin 183. ayetinde şöyle buyurmaktadır: ’’Ey iman edenler, sorumluluklarınızın farkında olasınız diye oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de fark kılındı.’’ Peygamberimiz de bir hadisinde;’’Kim inanarak ve sevabını da yalnızca Allah’tan ümit ederek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır’’ buyurmaktadır.

Oruç sağlık ve toplumsal açıdan bir çok faydası olduğu için Rabbimiz tarafından geçmişte yaşamış insan toplulukları da dahil olmak üzere biz insanlara emredilmiştir. Oruç tutmak Alla’ın rızasını kazanmaktır, Allah’ın emrini yerine getiren insan onun huzurunu yaşar. Oruç tutmak sabır ve irade eğitimidir aynı zamanda. Şöyle bir an düşünün, iftar saati yaklaşmış lezzetli yemekler masada ama siz henüz el bile süremiyorsunuz. Onun için oruç tutmak nefsini tutmaktır, kendine hakim olmaktır. Ramazan ayı yardımlaşma ve dayanışma ruhunun zirve yaptığı önemli bir zaman dilimi aynı zamanda. Bir insanın hayatına dokunmanın, bir fakirin ihtiyacını gidermenin, bir yetimin başını okşamanın en uygun zamanı.

Ramazan paylaşmaktır, paylaşmanın tadına varmaktır, zekat, fitre ve fidyelerimizi insanlarla buluşturmaktır, asıl biriktirdiklerimizin değil paylaştıklarımızın bizim olduğunun farkına varmaktır. Ramazana ayı aynı zamanda Kur’anın doğum ayıdır. Kur’an ramazan ayında inmeye başlamıştır. İndiği geceye değer katmıştır, onu Kadir gecesi yapmıştır. Nedir Kadir gecesi, Kur’anın ifadesiyle bin aydan daha hayırlı bir gece. İndiği geceyi kadir gecesi yapan Kur’an düşünsene bir, senin hayatına inerse, ailene, toplumuna inerse sana neler katmaz? Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: ’’Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, bir rehber ve doğruyu yanlıştan ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.’’

Kur’anın doğum ayının oruç tutma şeklinde kutlanması manidardır. Çünkü oruç, ruhun doyurulması için bedenin aç bırakılmasıdır. Onun için Kur’an derde deva ruha şifadır. Yüce Allah Kur’an için ’’Biz Kur'an'dan, müminlere gönüllere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz.’’buyurmaktadır. O nedenle açalım gönüllerimizi Kur’ana, onun şifa olan evrensel mesajlarına kulak verelim, bizi değiştirmesine dönüştürmesine izin verelim, verelim ki cennete giden yolumuzu açsın, önümüzü aydınlatsın.

Evet Ramazan bizi eğitmeli, bize insanlığımızı hatırlatmalı, insani değerlerimizi yeniden hayatımıza taşımalı. Dünya hayatının geçici ahiret hayatının ise baki olduğunu her zaman canlı tutmalı. Unutmayalım ki, dünyası ramazan olanın ahireti de bayram olur. YüceRabbimiz bizleri huzur ve afiyet içerisinde Kadir gecesine ve bayrama ulaşanlardan eylesin. 27.03.2024

Abdullah BAL


 




Paylaşmayı Unutma!

HABER YORUMLARI

Bu habere Henüz Yorum yapılmamış. İlk sen yorum yap..


YORUM YAPINIZ

* Yorumlarınız kontrol edildikten sonra yayımlanacaktır